Profesyonel ekip ve son teknoloji saç ekim yöntemlerimizle, sizin için en doğal ve kalıcı sonuçları sunuyoruz. Saç dökülmesi kaderiniz değil! Bugün karar verin, yarın yeni saçlarınıza merhaba deyin.
İzmir / Türkiye / TURKEY
Saç ekim operasyonu sonuçta cerrahi bir işlem ve kan yoluyla bulaşan hastalıklar konusunda doktor ve hastanın yani operasyonun her iki tarafının bilgi sahibi olması önemli. Bu nedenle operasyon öncesinde bir sağlık kuruluşunda (aile sağlığı merkezleri ya da hastaneler olabilir) yaptıracağınız kan testi ile anti HIV, anti HBs, HBs Ag, ve anti HCV değerlerinizi ölçtürmeniz ve sonuçları operasyon öncesi doktorunuza bildirmeniz gerekli.
Saç ekim işlemi tamamlandıktan sonra ekim sonucunu korumak için yapılacak en önemli şey, ilk 15 gün ekim alanını gelebilecek darbelerden korumak ve saç köklerinin zarar görmesine engel olmak.
Aksam yatarken saç kökleriniz yatağın başına, yorgana ya da yastığa değmemeli ve zarar görmemeli. Sırtüstü şekilde saç kökü alımı yapılan bölge üzerine de yatabilirsiniz. İlk birkaç gün ensenizi dolduracak basit bir şişme yastıkla oturur vaziyette bir koltukta uyumanız daha da iyi olacaktır. Yüzükoyun yatmanız, ekim alanının yastıkla temas edebilme ve ödem riskini artırdığı için iki hafta boyunca önerilmez.
Evet, günümüzde FUE tekniği ile binlerce saç grefti alınabilir ve doğal , anlaşılmayacak kadar sıklıkta saç ekimleri yapılabilir. Bu konuda en belirleyici noktalar , cerrahın tecrübesi ve hastanın verici sahadaki saç yoğunluğudur.
Cerrahiden 1 hafta önce aspirin, gigko biloba, ginseng, balık yağı, saımsak hapı, zencefil, saw palmetto, E vitamini ve diğer ilaçlarla çapraz reaksiyon yaparak kanamayı artırabilecek bitki destek ürünlerinden kaçınmamız lazım. Cerrahiden 1 gece önce alkol almamamız gerekli. Ekim yapılacak günün sabahında saçlarımızı yıkamalı ve iyi bir kahvaltı ile kliniğe gitmeliyiz.
Günümüzde saç ekimleri sırasında acı ve ağrı hissedilmez. Çoğu hasta için düşündüklerinden çok daha az acı hissetmeleri sürprizdir. Saç ekiminde fizyolojik ağrı kadar psikolojik faktörler de ağrıyı artırabilir ve kişiyi huzursuz eder. Psikolojik olarak hastaların operasyona hazırlanması çok önemlidir. Bunun için detaylı bilgilendirmenin yanı sıra operasyon öncesi verilen medikasyonla hastalar rahatlatılabilir. İşlem sırasında ağrının en az olması için, en az giriş yapılmalı, en ince iğneler kullanılmalı. Anestezik ajanlar cilde enjekte edilirken vücut sıcaklığında olmalı. Ekim ve alım yapılacak olan deride tümesan teknik kullanılarak geniş alanlarda kanamasız çalışılabilmekte. Anestezik madde 5-10 dakika içinde etkisini gösterdikten sonra hasta hiç acı hissetmez ve operasyon sırasında televizyon seyreder, akıllı telefonlarıyla oynar ya da uyurlar!
Gerekli durumlarda sinir blokları uygulanarak 8-12 saatlik bir anestezi sağlanabilir. Operasyon sonlarına doğru verilen güçlü bir aneljezik madde ile operasyon sonrası ağrıların da önüne geçilmiş olur.
Ekim yapılacak olan bölgedeki saçın doğal sıklığını %100 kabul edilirsek, insan gözü %50-%100 saç sıklığı arasındaki farkı algılayamaz. Bu yüzden istenilen sıklık oranı en az doğal saç sıklığının %50 si olmalıdır. İlk seansta , kişinin saç teli kalınlığına, donor sahanın sıklık durumuna, saç rengine , kişinin yaş ve cinsiyetine ve hatta saç/cilt rengi farklılığına göre %35-%45 arası bir sıklıkla saç ekimi yapılacaktır. Daha sonra bu oran %50-%60 olacak şekilde ikinci bir ekim gerekebilir.
Saç ekimi kopmplikasyonları ve olası yan etkileri oldukça az görülür ve önemsizdir. Ama nedense ülkemizde hiçbir saç ekim sitesinde az da olsa bu konuda bilgi bulamazsınız! Oysa her operasyonda olduğu gibi bu işlemde de bazı minör komplikasyonlar olabilir:
Saç ekimi kalp cerrahisi, kalça protezi , transplantasyon vs gibi uzun süren komplike operasyonlarla karşılaştırıldığında çok daha güvenli ve komplikasyon oranı düşük olan bir operasyondur. Fakat saç ekimi sonrasında kanama riskini artıran, geç iyileşme ve enfeksiyon gibi komplikasyonlara yol açabilecek bazı durumlar ve hastalıklar olabilir. Bu durumlar, kronik metabolik hastalıklar, saçlı deride oluşan yineleyen enfeksiyonlar, diabet hastalığı, sigara ve alkol tüketimi, obezite, beslenme problemleri, kemoterapi ilaçları gibi immunsupresif ilaçların ve kan sulandırıcı ilaçların kullanılması olarak sayılabilir. Hasta mutlaka bunlar hakkında cerraha bilgi vermeli ve uyarılmalıdır.
Hayır. Lazer özellikle Almanya’da bazı saç ekim merkezlerinde greftlerin yerleştirileceği kanalların açılması için kullanılmıştır. Fakat lazer ışını kullanıldığında o bölgedeki küçük kan damarları ve kılcal damar ağı yanarak zarar gördüğünden ekilen saçların yerleştirildiği kanallarda kanlanmada ve greftlerin beslenmesinde (yaşamasında) sorunlar olmaktadır. Ekilen saç greftinin yaşayabilmesi için kanlanması iyi bir yatağa ihtiyacı vardır. Aksi halde ekilen greftlerin çoğu yaşamaz. Yani lazer kullanımı ile ekim sonuçları dramatik olarak kötüleşir. Lazerle yanık oluşmuş cildin iyileşmesi soğuk bistüriyle yapılan kesilere göre çok daha geç ve zahmetlidir. Ayrıca ekim bölgesindeki kabuklanma yanıkta daha fazla olacaktır. Kısaca saç ekiminde lazerden bahsetmek sadece operasyonu pazarlamaya yönelik bir safsatadır.
Toplumda genel algı, saç dökülmesinin otuzlu yaşlarda başladığı yönünde olsa da çok erken yaşlarda, ergenlikte (16-17 yaşlarında) bile erkeklerde testesteron hormonundaki yükselmeye bağlı olarak ortaya çıkabilmekte. Bu durumda panik olmamak ilk şart. Gençlerin çoğunun , beyaz ırkta %96 oranında görülebilen ön saç çizgisinde gerilemeyi saç dökülmesi olarak algılaması; telaşla kapı kapı “saç ekecek bir uzman” aramaları çok yanlış. Tecrübeli ve etik ilkelere uygun olarak hastalarını değerlendiren çok kıymetli doktor ve cerrahlar var. Bu durumda ilk olarak onlara gidilmeli ve ne tür bir yol haritası izleneceği, dökülmenin ne kadar süre ile ve ne kadar genişlikte bir alanı etkileyebileceği konusunda fikir alınmalı . 21 yaş altında, eğer hastada dökülme çok şiddetli değilse saç ekiminden kaçınmak gerekli. Çok erken yaşlarda saç restorasyon cerrahisi ilk seçenek olarak düşünülmemeli, daha çok medikal tedavilerle hasta izlenmeli ve kontrol altında tutularak dökülme paternine göre tedavi değişikliklerine gidilmeli.
Öncelikle hastayı alınabilecek sonuç hakkında gerçekçi bilgilendirmeyi; eldeki malzemeyi iyi değerlendirmeyi vaat eder. Bununla beraber:
Saç ekimi sonrasında ilk 2 gün içinde yıkamanız gerçekleştirilir ve donor saha üzerinde bulunan bandaj ve sargılar alınır. Operasyondan sonra ağrı, şişlik ve morarma olmamakla birlikte, ekim yapılan bölgede greftlerin etrafında kabuklanma görülecektir. İnsanların ilgisini çekebilecek bir görünüm olduğundan, normal yaşama saç ekiminde hemen sonra, bir şapka takarak ve ekim alanını kamufle ederek dönülebilir. Kabukların temizlenmesi 1-2 hafta kadar sürebilir.
Evet. Ekim yapılan greftlerin etrafındaki kendi saçlarınızda geçici dökülme ve incelme yaşanabilir ki bu durum ekim yapılan bölgede daha da açılma olduğu imajını verir. Bu durum birkaç ay sonra tamamen geriye döner ve kendiliğinden iyileşir. Var olan saçlarda oluşan bu geçici dökülme ve incelmeye ”Telogen Effluvia” denmektedir. Yeni saçlar çıkmaya başlayıncaya dek oluşan bu durum hastaları rahatsız etmemelidir çünkü geçici bir dönemdir.
Bu, en çok sorulan sorulardan biridir. Genelde Türkiye’de bu işlemleri yapan merkezlerde cevap olarak “tek seansta tüm açık alan kapatılır” denmektedir. Kişiye yapılacak olan saç ekimi seans sayısı 3 faktöre bağlıdır:
Saç ekiminde hedeflenen her seansta yoğunluğu %25-%35 arasında artırmaktır. Yani iki seans saç ekimi ile açık alanda %50-%60 sıklığa erişilirse mükemmel ve insan gözünün fark edemeyeceği bir yoğunluk yakalanmış olur. Seansların arasında, uygulanan yönteme göre en az 40 gün ile 6 ay arasında bir süre geçmelidir.
İlk saçlarınızın çıkması yaklaşık 3-6 ay alacaktır. Daha sonra ayda yaklaşık 1 cm gibi bir uzama bekleriz. İlk çıkan saçlar daha mat, kıvırcık veya dalgalı, daha ince ve cılızdır. Zamanla saçlar parlar, kalınlaşır, rengini alır ve normal formuna girer.
Teoride olabilirliği vardır ama pratikte çok az rastlanan bir durumdur. Saç ekimi yapılmadan önce kanalların açılması sırasında mevcut saçların gövdelerine ya da köklerine istenmeden cilt altındaki bir seviyede zarar verilebilir. Bu durumda saçlar tekrar çıkar ve uzar. Normalde saçların ne kadar sağlam yapıda olduklarını ve defalarca koparılmalarına ve işkence gibi kuaförlük hizmetlerine rağmen nasıl uzadığını hepimiz biliriz. Yalnızca kanal açılırken saç kökü kan dolaşımına verilecek büyükçe bir hasar saçın kalıcı kaybına neden olabilir ki bu çok nadir görülebilir.
Hayır. Hastaların çoğu ekilecek greft ya da saç teli sayısını merak eder ve aynı sayıyı veren merkezlerin aynı sonucu elde edebileceğini farz ederler. Ama cerrahi ekibin tecrübesi, ekim yönü, greftlerin zedelenmeden ve belli bir süre içinde ekilmesi ve ekilen saçın yoğunluğu bu konuda belirleyicidir ve fark yaratır. Saatlerini harcamasına rağmen ancak birkaç yüz greft çıkarıp ekebilen bir ekiple, saatte 2000 grefti zarar vermeden alıp, kısa süre içinde yoğun olarak eken diğer bir ekibin yaptığı iş aynı olamaz.
Bu soruya tam olarak cevap verecek bir uzman ya da yöntem/teknik yok. Çünkü saçlar çıktıktan sonra o alanda hangi saçların ekim sonucu çıkan saç, hangilerinin daha önce var olan saçlar olduğunu söylemek zor. Ayrıca ekim sonrası oturup çıkan saçları tek tek saymak da imkansız. Benim şahsi tecrübelerime göre ön kısımda ekimden sonra uzayan saç miktarı yaklaşık %80-90 oranlarında iken tepe (vertex) bölgesinde bu oran % 60-70 lere düşmekte.